insan beyni nasıl çalışır
İnsan beyni nasıl çalışır? İnsan beyni kaç gramdır? İnsan beyni kaç gb bilgi depolar? İnsan beyni yüzde kaç çalışır? İnsan beyni özellikleri nedir? İnsan beyni ağırlığı ne kadar? İnsan beyni bölümleri ve kapasitesi nedir? Tüm bu ve benzeri soruların cevaplarını birlikte inceleyeceğiz. Hazırsanız başlıyoruz.
Yaklaşık 3,5 milyar yıl öncesine uzanan yaşam tarihini düşünürseniz, insan beyni birçok gelişim aşamasından geçmiştir. 60 milyon yıl önce, primat beyinleri ortaya çıktı. Ve sadece 2,5 milyon yıl sonra, insanlar alet yapmaya başladı. O zamanlar beyinlerimiz şu anki beynimizin yalnızca üçte biri büyüklüğündeydi. Binlerce yıl, insan beyninin ne işe yaradığı bile anlaşılamamıştır. Son 200 yıl içinde, acaba kanı soğutmaya mı yarıyor gibi teoriler ile beyin incelenmeye başlamıştır. Son 50 sene öncesine kadar bile insan beyninin statik bir organ olduğunu düşünüyorduk.
Doğuştan sahip olduğumuz bir miktar nöron hücremiz var ve hepsi bu sanılıyordu. Oysa son 50 yıldaki tüm nörobilim araştırmaları göstermektedir ki, beyin sürekli değişen ve şekillendirilebilen bir organdır. Ne kadar çok dış uyaranla karşılaşırsa, nöronlar birbirleriyle o kadar çok ağ bağlantısı yapıyor. Dış uyaran eksikliği olan durumlarda ise, nöronlar arasındaki bağlantılar azalıyor ve zayıflıyor. Beyin dokusu tıpkı bir kas kitlesi gibidir. Kas dokusunu ne kadar çok kullanırsanız o kadar büyür. Eğer kullanmazsanız, o kas zayıflar, güçsüzleşir. Bu nedenle örneğin çocukların zekâ düzeyleri yıllar içinde değişim gösterirler. Uygun sayıda dış uyaran ile temas eden beyinlerin zekâ puanları zaman içinde gelişir. Beyin esnekliği ve nöronlar arasındaki bağlantı şu adımlar ile gelişir:
1960’larda Amerikalı sinirbilimci Paul Mac Lean, üç yapıya sahip olan insan beyin kavramını ortaya koydu. İnsan beyni 3 yapıdan oluşmaktadır:
Sürüngen beyin bölgesi olarak adlandırılan bölüm, en eski ve ilkel güdüleri yönetiyor ve özellikle tehlikelerden kaçınma görevinden sorumludur. Beyin sapı ve serebellum, sürüngen beyin bölgesini oluşturmaktadır. Şu fonksiyonları sürüngen beyin bölgesi yönetir:
Memeli beyni olarak tanımlanan bölge ikiye ayrılmaktadır. Limbik sistem denilen paleo memeli beyin bölgesi, sosyal davranış ve ödüllerin temelidir. Neo memeli beyin bölgesi ise beyin korteksini tanımlamaktadır. Beyin korteksi, düşünebileceğiniz soyut düşünme, dil ve diğer özellikleri yönetmektedir. Beynin kendisi yaklaşık üç kilo ağırlığındadır, lakin toplam vücut kan akışının şaşırtıcı bir şekilde% 25’ini tüketir. Bu nedenle enerji kullanımı açısından önemli bir organdır.
Kafatasına çok fazla doku sığdırmak için beynin kırışık yüzeyi vardır. Tümsekler olan gri bölgeler ve dipler olan sulkus denen girintilerden oluşur. Bu, kafatasında çok fazla beyin dokusunun bulunmasına imkân sağlar. Beyinlerimizde ayrıca köprülerle birbirine bağlanmış sol ve sağ olmak üzere iki yarım küre vardır. Tipik olarak, beyin yarım küreleri arasındaki farkı düşündüğünüzde, sol yarıkürenin daha analitik analitiktir, oysa sağ yarım küre daha yaratıcıdır. Neredeyse bu yarım küreler bağımsızmış gibi kodlanır. Lakin, beyin farklı alanlarında uzmanlaşma olmasına rağmen, yarım küreler çok yakın bir şekilde birlikte çalışır.
Çoğu insanda anlama ve ifade sol yarıküreden gelir. Ancak sağ beyin, konuşmanızın neye benzediğini yönetir. Örneğin, sağ yarıküre yaralanması olan hastalar konuşabilir, ancak tondaki uyumu konuşmalarıyla kaybederler.
Beyin ayrıca loblara bölünmüştür. İnsan beyni önünde frontal beyin bölgesi yer alır. En arkada ise temporal loblar yer alır. Yanlarda ise parietal loblar yer almaktadır. İnsan beyni, meninks adı verilen üç katmanlı bir örtü ile sarılıdır. Meninksler kafatasındaki tek sinir dokusu bulunan bölgedir. İnsan beyni diğer bölgelerinde sinir dokusu yoktur. Evet, uyanık bir insanda beyin ameliyatı yapacak olsanız, beyin dokusu kesilse dahi acı hissedilmez, zira sinir dokusu yoktur. Bu tam olarak şu anlama gelmektedir.
Başımız ağrıdığında, ağrıyan beynimiz değil, onu saran meninks dokusudur.
Beyni saran meninksleri ve korteksi açarsanız, limbik sistemi ve bazal gangliyonlar karşınıza çıkar. Limbik sistem, dış dünyayı izler. Dış dünyadan gelen uyaranları tarar ve analiz eder. Ne isteyebileceğinizi veya nelerden kaçınmamız gerektiğini bilmemizi sağlar. Bazal gangliyonlar ise duygusal modumuza göre hareketlerimizi düzenler. Motivasyon ve duyusal işlevlerden bazal ganglionlar sorumludur.
Beynimiz, dış dünya ile etkileşim sağlamaya yarayan organdır. 5 duyu için özel duyu organları aracılığıyla dış uyarıları alır ve dış dünyaya motor sistemi aracılığıyla yanıt verir. İstemli hareketlerimiz, beynimizden çıkan bir motor nöron iletisi, hedef kas kitlesine ulaştığında gerçekleşir. Tüm bu analiz, yorum ve yanıtlar milisaniyeler içinde gerçekleşir. Sadece bizler bunun farkında değiliz.
Duyusal sinir sistemimizin birkaç bileşeni vardır. Esas olarak ortamdaki değişiklikleri aktif hale gelerek algılayan reseptörler vardır. Algıladığımız duyumun büyüklüğü, o duyumun aktive ettiği reseptörlerin sayısı ile ilgilidir. Yani, uyaran ne kadar büyükse, daha fazla reseptör aktif hale gelir ve etki o kadar uzun olur.
Ağrısız uyaranlar, duyusal adaptasyon dediğimiz şeye neden olur.
Örneğin çoraplarımızı sürekli hissetmeyiz. Onları giyer ve unuturuz. Oysa, ağrılı uyaranlar hassasiyet ile ilerledikçe daha da artar. Bu durum, bizi hasardan koruduğu için faydalıdır. Beynimizin temel birimleri, vücudumuzun her yerine mesajlar getiren ve götüren nöronlardır. Nöronlar, sorumlu olan tek bir hücre gövdesinden oluşur.
Nöronlar, kendi aralarında sinaptik iletim adı verilen bir mekanizma aracılığıyla konuşurlar. Bir mesaj, bir nörondan diğerine milisaniyeler içinde iletilir. Bir nöron, diğer nöronlarla veya bir kas hücresiyle sinapsta iletişim kurar. Tipik olarak bir nöronun bir hücre gövdesi, dendritleri veya dalları ve bir aksonu vardır. Elektrik sinyallerini bir nörondan başka bir nörona taşır. Aksonların taşıdığı elektrik sinyallerine aksiyon potansiyelleri denir. Aksiyon potansiyeli kimyasal bir mesaja dönüştürülür, bu da alıcı nöron veya efektör ile etkileşime girer.
Şaşırtıcı bir şekilde, nöronlar iletişim kurmak için aslında birbirlerine dokunmazlar.
Nöronlar arasında nörotransmiterlerin salgılandığı bir boşluk vardır. Bu, iletimin gerçekleşmesine izin verir. Glial hücreler, denge korunmasında önemlidir ve nöronlar için destek ve koruma sağlar. Glia hücreleri, beyin dokusunu bir arada tutan doku gibi düşünülebilir. Uzun süre, glia hücreleri sadece bir tutkal görevi gördüğü düşünülüyordu. Nörobilim son gelişmeler, şu anda glia hücrelerinin dört ana işlevini tanımlamaktadır. Glial hücrelerin görevleri şunlardır:
Beyinde kimyasal olarak bilgi akışını kolaylaştıran birçok hormon ve nörotransmitter vardır. İnsan beyni tahmini 86 milyar nöron içermektedir. Bu nöronların her biri, veri depolama işini yapıyor. Her nöron 1.000 adet sinaps ile 1.000 nöron ile bağlantı kurmaktadır. Bu tam olarak şu anlama gelmektedir:
85 milyar nöronun her birisi, yapabileceği yaklaşık 1.000 bağlantı ile 8,5 Petabayt büyüklüğünde hafıza kapasitemiz olduğu düşünülmektedir. ( 1 PB = 1.000 TeraByte )
Beynimizdeki nörotransmitterlerin çoğu glutamat ve GABA‘dır. Glutamat uyarıcı bir nörotransmitterdir ve hızlandırıcı görevi görür. Engelleyici bir nörotransmiter olan GABA ise frenleme görevine sahiptir. Beyinde bulunan diğer önemli nörotransmiterler arasında serotonin, beyin sapında üretilen norepinefrin ve dopamin, davranışları şekillendirir. Dopamin, ödül hormonudur. Bir şey başardığımızda, hissettiğimiz o keyifli duygu, beyinde salgılanan dopamin etkisidir. İşte bu nörotransmitter dopamin, teknoloji bağımlılığının temelinde yer alır.
insan beyni amigdala nedir?
Bilgisayar oyunu oynarken ya da telefonda instagram gezintisi yaparken, beynimizdeki nükleus akumbens isimli 4 çekirdek, dopamin salgılamaya başlıyor. Bu nedenle sanki çok önemli bir olay başarmışız gibi, beyinde dopamin fırtınası başlıyor. Aman ne büyük bir şey başardık, saatlerce instagramda gezinip duruyoruz, hah işte o anlarda beynimiz başarı hissi ile dolu ve kendince çok mutlu. Zira nükleus akumbens çekirdekleri ilkel memeli beyin bölgesinde yer almaktadır. Oysa yeni memeli beyin frontal korteks, yapılan aktivitenin anlamlı ve faydalı olup olmadığını analiz etmektedir. Beyin frontal korteks bölgesi ne kadar verimli çalışıyorsa, yapılan işler ve alınan kararlar o kadar etkili ve faydalıdır. Aksi durumda, ilkel beyin bölgesi devrededir ve yapılan işler ve alınan kararlar kişinin yaşamsal öncelikleri ile uyumlu olmayacaktır.
Sanat, kültür aktiviteleri ve eğitim, frontal korteks bölgesini güçlendirir.
Dopamin ayrıca motor hareketlerin kontrolünü sağlar. Örneğin, Parkinson hastalığında görülen şey dopamin eksikliğidir. Dopamin eksikliği, hareket kontrolünde sorunlar yaşanmasına neden olur.
Prefrontal korteks beyin bölgesi, insan beynindeki yürütme işlevlerinin bulunduğu yerdir. Pek çok yönden, bizi diğer canlılardan ayıran yeteneğimiz burada kodlanmıştır. Davranışların kontrolü, kişilik yapısının şekillenmesi, duyguların yönetilmesi, düşünme ve planlama yeteneklerimiz bu beyin bölgesinde işlenir ve yönetilir.
Beynin içinde daha derine indiğimizde beyin sapı denen bölge ile karşılaşırız. Beyin sapı olarak adlandırılan bölüm, beynin en eski kısmı olduğu düşünülmektedir. Mac Clean beyin üçlüsünde, sürüngen beyni olarak tanımlanan bölgedir. Beyin sapı, nöron bağlarının çoğunun geldiği yerdir. Kortikal alanlar burada birleşir. Motor korteks ve duyu alanları aksonları, omuriliğe giderken veya gelirken, beyin sapına uğrayarak geçer. Burası aynı zamanda solunum, kalp atış hızı ve diğer otonom fonksiyonların kontrol edildiği yerdir.
Son olarak, beyincik yani cerebellum, beyninizde yalnızca% 10 hacim kaplar. Ancak, beyin dokusunun %10’unu kaplayan beyincik, beyindeki nöronların %80’ine sahiptir. Beyincik, kas motor koordinasyon yapısını düzenler ve duygu durum ile ilgili de rol oynar. Duyusal geribildirimle tespit edilen hareketi karşılaştırır ve korteksten amaçlanan harekete uyarlamayı sağlar.
Dr. Bora Küçükyazıcı
Tıp Doktoru & Pleaides Meditasyon Eğitmeni
Meditasyon Nedir?